*Ural, Ayhan. (2021). Bütün Danslar Devrimcidir. Mektepligazete Bülten Tebeşir. 16(5). https://mektepligazete.com/public/file/bulten/mektepli-bulten_sayi16.pdf
Bütün
Danslar Devrimcidir
Toplumsal değişim ve değişime direnç üzerine
yapılmış çok beğendiğim Özgürlük Dansı adlı bir film var.
Seyredenler vardır -çoktur-, seyretmemiş olanlar da vardır. Filmi
anlatmayacağım, bu iki duruma bağlı olarak değil tabi. Herkes izleyebilir,
düşünebilir, sorgulayabilir, yorumlayabilir, üzülebilir, umutlanabilir. Ben de
öyle yaptım. Direnişin, aydınlanmanın,
dayanışmanın, dönüşümün, yeniden doğuşun duygu ve bilgisine yol alıyorsunuz
seyrettiğinizde. Ben de cumhuriyet aydınlanmasının eşsiz
örgütlerinden halkevlerinin, halkodalarının serüvenine
yol aldım seyrettiğimde. Biraz ayrıntı verebilirim şimdi.
Hepimiz biliyoruz ki; bilinçlenme, varolma,
ortaklaşma, özgürleşme gibi birkaç kavram, aydınlanmayı tarif eden filozof ve
düşünürlerin uzlaştıkları kavramların başında yer alır. Türk Devriminin önemli
örgütleri arasında yer alan halkevleri ve halkodaları
bu kavramlarla doğrudan ilgili yapılar olduğunu düşünüyorum. Halkevlerinin
kuruluş yasası ve faaliyetleri incelendiğinde bunu açık olarak görebiliyoruz.
Örneğin halkevinin faaliyet alanlarını -kol- dikkate aldığımızda bu saptamam
somutlaşacaktır. Şöyle genel olarak bakalım, hangi kollar var halkevinin
içerisinde.
- Dil,
Edebiyat ve Tarih,
- Güzel
Sanatlar,
- Temsil
-Tiyatro ve Seyirlik Oyunlar-,
- Spor,
- Sosyal
Yardım,
- Halkdershaneleri
ve Kurslar,
- Kütüphane
ve Yayın,
- Köycülük,
- Müze
ve Sergiler,
Bu kolları ve yapılan eylemleri tek tek veya birlikte,
koşul bağımlı bir yaklaşımla değerlendirdiğimizde önemli bir halkeğitimi
faaliyeti olduklarını anlayabiliriz. Eğitimli
bir demokratik toplum için -eğitimli demokrasi- buna ne kadar gereksinim
duyulduğunu ve önem verildiğini, akademik çalışmalarda görebiliyoruz.
Aydınlanma mücadelesi her koşulda bir dirençle
karşılaşıyor. Cumhuriyet aydınlanmasının önemli yapılarından olan halkevleri ve
halkodaları, düşünmenin, anlamanın, sorgulamanın, eleştirmenin, tartışmanın,
eylemenin, dayanışmanın, üretmenin, bölüşmenin, varolmanın ortam ve alanları
olarak tanımlanabilir. Mevcut ekonomik ve kültürel güç ilişkilerinden
beslenenleri rahatsız eden, hatta tehdit eden bir yapılanma. Dolayısıyla bu tür
yapılara karşı doğal bir karşıtlık gelişebiliyor. Nasıl olmasın, halkevlerinde, halkodalarında bütün yurttaşlar için
okuma yazmayı öğrenme olanağı var ki; Okuryazarlık: Sözcükleri ve Dünyayı Okuma kitabının
savladığı gibi en tehlikelisi de bu, egemen güçler
için. Sözcükleri ve dünyayı okuyabilenleri; eşitliği, özgürlüğü, adaleti,
barışı, kardeşliği bilen ve isteyebilenleri; kültürü, sanatı, edebiyatı, sporu,
doğayı bilenleri, insanca bir yaşam sürme hakkı için bilinçlenenleri kullanmak,
istismar etmek, sömürmek ne kadar olanaklı? Onlar için nerede, ne zaman,
ne kadar ve nasıl olurlarsa olsun bütün bu oluşumlar tehlikeli ve yıkıcı. Onlar,
bütün bu aydınlanma, devrim ve dönüşümsel eylemlerin karşısında, yaygın bir
karşı propaganda ile direnci kitleselleştirerek örgütlemek istiyor. Özellikle
muhafazakâr kesimleri, yaşam biçimine, gelenek ve inançlara dönük saldırı
yalanıyla kışkırtabiliyorlar. Tarihsel kaynaklar, bu türden hareketlere ilişkin
önemli bilgi ve belgeler sunuyor.
Türkiye’nin aydınlanma sürecinin öncü örgütleri
halkevleri ve halkodaları ile İrlanda’daki aydınlanma mücadelesini konu edinen
Özgürlük Dansı filmini benzeştirmeme neden olan kısa bir öykümsü anlatıyı -anekdotu-
ekleyerek bitirmek isterim.
Konu, geçenlerde akrabamız, komşumuz, köylümüz Ali
Nail Önal Amca ile gerçekleştirdiğimiz bir sohbette geçiyor. Kendisinden izin
alarak paylaşıyorum. Ancak, öncesinde Ali Nail Amcadan kısaca bahsetmek
isterim. Her ne kadar, kısa bir anlatıma sığmayan özelliklere sahip olsa da
deneyeceğim. Şimdilerde doksanlarında olan Ali Nail Amca güçlü bir hafızaya
sahip, bütün deneyimlerini en küçük ayrıntısı ve diyalektiğiyle açıklamayı ve anlatmayı
da hem seviyor hem de beceriyor. Köyde o yıllarda birçok gencin devam ettiği
hafızlık eğitimine katılmış, bütün yaşantısı boyunca inancının gereklerini
yerine getirmeye çalışan dindar bir kişi. Ali Nail Amca, Kore’ye gönderilen
askeri birlikte yer almış, Almanya’ya giden ilk dönem işçi kafileleri ile
gittiği Avrupa’da uzun yıllar çalışıyor, geziyor, yaşıyor. Türkiye’ye
döndüğünde, çocuğuyla birlikte ticaretle iştigal ediyor, komşu köyle
birleşilerek kurulan belde belediyesinde politika yapıyor, meclis üyeliği ve
başkan vekilliği görevlerinde bulunuyor. Hitabeti güçlü, toplumsal konulara
karşı ilgi ve alakası yüksek, etkili bir iletişime sahip. Mahalli ve ulusal
düzeyde geniş bir çevresi var. Herhangi bir şekilde iletişim kurmuş
olduklarıyla bağı koparmayıp sürdürüyor. Yurtiçi ve yurtdışı gezilere katılmış,
kendi çapında dünyayı biliyor, tanımlıyor ve de yorumlayabiliyor Ali Nail Amca.
Her fırsatta uzun uzun sohbetler yaparak, deneyimlerinden
yararlanmaya çalışıyorum. Daha önce hiç bahsi geçmeyen bu konuyu konuştuk geçen
hafta. Konuşma dönüp dolaşıp, şimdilerde birçok köyde olduğu gibi terkedilmiş
bir binaya dönüşen ilkokul binasının yerinde 1940’lı yılların başlarında
halkodası yapılmak üzere bina yeri kazılıp, temel atılması olayına yaptığı
tanıklığa kadar gelmişti. Daha önce, Türk Devrimi, cumhuriyet kazanımları,
eğitim tarihi gibi konularda okuma ve araştırmalar yapmama rağmen nedense böyle
bir bilgiye sahip değildim. Doğrusu ilgim de olmamıştı. Ali Nail Amcanın
aktardığı bu bilgi beni çok heyecanlandırdı ve olabildiğince irdeleyerek sohbeti
sürdürdük. Konuya ilişkin genel bir hoşnutsuzluk ve karşıtlığı da içeren
yorumlarını dinlerken kendi yorumumu da oluşturuyordum. 1950’lerin başlarında,
kapatıldıkları dönem itibarıyla sayıları beşbine yaklaşan halkevi ve halkodası,
bizim köy için de planlanmış, hatta yapımına başlanmış, ancak maalesef
bitirilememişti. O yıllarda ülkedeki siyasal dönüşüm, aydınlanma ve cumhuriyet
kazanımlarıyla büyük bir hesaplaşma içerisine girmiş ve biz kaybetmişiz. Bunları
ifade etmek için Ali Nail Amcanın konuya ilişkin bilgi ve yorumlarını kesmeden
ara ara soru sorarak dinlemeye devam ettim. Ancak yakın çevremle ilgili yeni
bir gerçeklikle yüzleşmiş ve yeterince üzüntü
duyacağım bir tarihsellikle yeni karşılaşmış ve şimdiye kadar neden öğrenmemiş
olduğumu sorgulamaktaydım. Halkevi ve halkodasına karşı çıkan iktidarlar
aydınlanmamızı, cumhuriyet kazanımlarıyla buluşmamızı uzun bir süre
engelleyerek muratlarına ulaşmıştı. Köydeki halkodasının temelleri üzerine inşa
edilen ilkokul ancak 1960’ların sonlarında açılabilmiş ve bizler orada okuma
yazmayı öğrenmiştik, o okumayla halâ daha sözcükleri ve dünyayı okumaya çalışıyoruz.
Hepimiz değil tabi. Ne yazık ki bu günlere kadar canlı tutulan cumhuriyetin
okuluna karşı direnç, okulumuzun kuruluş yıllarında ve devamında bizim de
deneyimlediğimiz bir karşıtlık olarak yaşatılıyordu. Özellikle cinsiyetçi
yaklaşımlarla okula gönderilmeyenler. Ali Nail Amca bu konudaki düşüncelerini,
inançlarıyla destekleyip yaşantılarıyla örneklendiriyordu. Karşıtlığını daha
çok inanç ve geleneksel yaşamın zarar göreceği konular üzerinden açıklıyordu.
Örneğin halkevlerinde kadın ve erkeklerin birlikte dans ettiklerini, gösteri
yaptıklarını, eğlendiklerini vurguluyordu. Karşıtlığının anahtar kavramı, bana
hiçte şaşırtıcı gelmeyen o devrimci eylem, danstı. Ancak biz o dansı
kaçırmıştık. Özgürlük Dansı filmi de gerçek bir yaşam öyküsüne dayandırılarak tam
da bu tema üzerine kurulmuş ve çekilmişti.
Yazının girişinde sunduğum halkevinin kuruluşu ve
faaliyetleriyle ilgili bilgilerden özetleyerek aktardıklarım oldu Ali Nail
Amcaya. Dinledi, biraz kafası karıştı kanımca. Birbirimizi ikna etmek amaçlı
değildi sohbetimiz. Tartışmayı ucu açık olarak bıraktık. Hatta bu yazıya
ilişkin izin almak için aradığımda da üzerinde konuştuk, bazı tekrarlar ve eklemeler
de yaptı konuya ilişkin. Ben ise düşünsel dünyamda, Özgürlük Dansı filmindeki
Hill’in Salonuna, oradaki bilinçlenmeye, uyanışa, direnişe, dayanışmaya ve
dansa takılıp kalmışım. Aynı zamanda aydınlanmaya, halkodasına o denli
yaklaşmışken, cumhuriyet kazanımlarına teğet geçişimizi öğrenmiş ve dansı
kaçırdığımıza üzülmeye devam ediyorum. Bir kez daha anlamıştım
ki bütün danslar devrimcidir ve ne kadar engellenmek istense de halk isterse o
dansı yapar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder